Küresel İklim Değişikliği ve Türkiye'ye Etkileri

Küresel iklim değişikliğinin gezegendeki en hayati tehditlerden biri olduğu uyarıları devam ederken, yeterli önlem alınmaması halinde biyoçeşitlilik açısından dünyanın en zengin bölgelerindeki canlı türlerinin yarısının bu yüzyıl sonuna kadar yok olabileceğini belirtiyor.

2016 yılında yaşanan sıcaklıklar, 2015 yılında kırılan rekorları aştı. 2015 yılındakiler de 2014 rekorlarını aşmıştı. Binlerce meteoroloji istasyonu, şamandıra ve gemi tarafından yapılan ölçümlerden elde edilen geçen yılın küresel yüzey sıcaklıkları, 20. yüzyıl ortalamasından 0,94 derece daha yüksekti. Atmosferi araştıran uydular da belirgin ısınma eğilimleri saptadılar.

Küresel iklim değişikliğine neden olan bu gelişmelerin ana sorumlusunun enerji sektörü olduğu kaydediliyor. Bu konuda bilim insanları, fosil yakıtlar yerine yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmenin önemine işaret ediyor. Yenilenebilir enerjiye dayalı ve sürdürülebilir enerji için gerekli altyapının oluşturulması gerektiği konusunda uyarılar artıyor.

Atmosferde yaşanan değişimler tüm dünyayı etkilemekte ve coğrafi konumuna göre ülkelerde yaşanan değişimi şekillendirmektedir. Küresel iklim değişikliği ve Türkiye’ye olası etkileri düşünülürse; doğanın tam anlamıyla bir iklim değişikliği yaşaması ile hayvanların, bitkilerin, canlıların hatta su kaynaklarının, toprağın dahi bu değişimden etkilendiğini söyleyebiliriz.

İklim değişikliğinin en büyük nedeni olarak atmosfere salınan zararlı gazları söyleyebiliriz. Atmosfere salınan zararlı gazlar nedeniyle, atmosferin insanları zararlı ışınlardan koruması işlevine zarar verildi. Bu durumun en büyük sebebi kullanılan enerji kaynaklarının atıklarıdır.

Doğanın insan tarafından tahribi, insanlar açısından birçok olumsuz sonuç doğurmuştur. Yaşanan iklim değişikliğinden pek çok alanda etkilenilmiş ve alışılan yaşantının dışında bir yaşam meydana gelmiştir. Genel olarak iklim değişikliğini küresel ısınma ya da küresel soğuma altında ele alabiliriz. Küresel ısınma ısının fazlasıyla tutulması, atmosferde emilememesi ile iklimin değişmesine neden olmaktadır.

Küresel iklim değişikliği ve Türkiye’ye olası etkileri olarak düşünülürse; bu nedenlerden yola çıkarak tüm evrenin bu değişimden etkilenmesinden ötürü, Türkiye’de büyük oranda etkilenecektir. Her coğrafyada bu etkiler farklı bir şekilde etki etmektedir. Bu sebeple ülkemize olan etkisinin de farklı olacağını söyleyebiliriz. Sonuçları farklı olan iklim değişikliğinin nedenleri genel olarak aynıdır. Küresel soğumada, ısının tutulması değil fazlaca dağılmasından kaynaklanarak; anormal bir boyutta ısı kaybının yaşanmasıdır. Bu sebeple belli bölgelerde de normalin üstünde soğuklar olacaktır.

Ülkemiz açısından bakıldığında, yağışlarda düşüş, beklenmeyen hava olaylarında artış, sıcak hava dalgaları, düzenli sulama gerektiren tarım ürünlerinde verim kaybı, turizm gelirlerinde düşüş, biyolojik çeşitlilik kaybı, orman yangınlarında artış ve yağışlardaki düşüşe bağlı olarak sulak alanlar, yeraltı suları ve su depolama alanlarında kayıplar anlamına gelmektedir. Ülkemizin 20 yıl sonrasında su sıkıntısı çeken bir ülke durumuna geleceği ve bu nedenle göç ve kayıpların yaşanacağı belirtiliyor.

Küresel ısınmanın hali hazırda birçok etkisini yaşayarak görüyoruz. İşte, küresel ısınmanın sonuçları; Buzulların erimesi, yağmur miktarındaki sağanak şeklinde yağışlarda artış, denizlerin su düzeyinde yükselme, fırtına ve sel hasarlarının artması, tundraların erimesi, buharlaşma miktarında artış ve kuraklık.

Küresel iklim değişikliği ve Türkiye’ye olası etkileri olarak öznel bir şekilde ele almamız gerekirse; karmaşık bir iklim yapısına sahip olduğundan, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek olan ülke olarak düşünülebilir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan bir ülke olması sebebiyle, her bir bölge iklim değişikliğinin sonuçlarından çok farklı şekilde etkilenebilir. IPCC, Akdeniz Havzası'nın iklim değişikliğinden en çok etkilenecek bölgeler arasında yer aldığını belirtiyor. İklim değişikliğine bağlı karbon emisyonlarının kontrolsüz şekilde artmaya devam etmesi durumunda dünyanın biyoçeşitlilik açısından en zengin bölgelerindeki canlı türlerinin yarısının bu yüzyıl sonunda yok olabileceği uyarısı da dikkati çekiyor.