Doğal ışık kaynakları insan müdahalesi dışında oluşan ışık kaynaklarıdır. Yapay ışık kaynaklarını ise insanlar oluşturur. İnsanlar yokken de doğal ışık kaynakları vardı. Yapay ışık kaynakları makine ve diğer araç gereçlerin geliştirilmesiyle mümkün oldu. Özellikle lambanın icadı bunun devamını getirmiştir. Mesela trafik lambasındaki ışıklar insanlar özellikle onun içerisinde elektriksel devre oluşturdukları için oradadırlar. 3 renk ışığı vardır ve bunlar yine insanların istediği noktalarda istediği zamanlarda çalışırlar.
Biyolojik saat denilen, insanın günlük hayatını devam etmesine ön ayak olan bazı işlevleri gerçekleştirirken ihtiyaç duyduğu vücut saati, insanın organik bir sistemin kontrolünde olmasına yardımcı oluyor. Uyku ve uyanma saatleri, hormonların üretim aşaması ve insandaki açlık durumu gibi pek çok şey bu saate göre işliyor. Ancak atmosferde süzülen elektrik ışınları insanın vücudunda yer alan melatonin adlı hormon üzerinde baskı uyguluyor ve bu baskı da tüm sistemin çarklarının bağlı olduğu vücut saatinin yapısını bozuyor. Uzun soluklu bir probleme sebep olan ışık kirliliği zararları ise kanser, diyabet, psikolojik problemler ve obezite gibi çeşitli hastalıkların ortaya çıkmasıyla görünüyor. 19. yüzyıldan beri elektriğin insan hayatında olması ve gelişen teknolojiyle birlikte bu enerjiye daha fazla ihtiyaç hissedilmesi yapay ışıkların artmasına neden oluyor.
Işık kirliliği, insanın gece görüşünü kullanma yetisinin azalması ve gece düzenine geçmekte zorluk çekmesi yapay ışık kirliliğinden kaynaklanıyor. Gece vakti gökyüzünde Samanyolu galaksisini göremeyen ülkelerin bulunması bu işin vahametini gözler önüne seriyor.
Geceleri fazlaca ışıklandırılan dünyaca ünlü bölgelerde gökyüzünde tek bir yıldız görmek bile mucize haline gelmiş durumda. Üstelik bu yapay ışık kirliliği ekolojik dengeyi de bozuyor. Pek çok deniz memelisi ve göçmen kuşlar ölümle burun buruna.