Yapılar sınıflandırılırken kullanılan terminolojideki zenginlik, hem konunun genişliğini hem de bir kavram karmaşıklığının, hatta bir kargaşanın varlığını işaret eder. Çevresel tasarım, yeşil mimari, ekolojik mimari, çevreye duyarlı mimari, çevre dostu mimari, akıllı mimari, enerji-verimli mimari, enerji-bilinçli mimari, iklimsel mimari gibi farklı terimler, sürdürülebilir mimarinin genişletilmiş anlamı içinde karmaşık, çelişen ve kimi zaman yarışan uygulamaları tanımlar.
Sürdürülebilir mimari ile ilgili bir tanım yapmak gerekirse, enerji kaynaklarının minimum seviyede tüketilmesini sağlayan, yenilenebilir enerjiyi baz alan, doğayla ve insanla uyumlu bir mimari üslubu olarak açıklayabiliriz. Osmanlı da dâhil olmak üzere birçok toplumda benzer örnekler olmakla birlikte, günümüzde Avrupa’da, ABD’de ve Çin’de rağbet gören bir mimari biçimi olarak biliniyor.
New York gibi mega kentlerde gördüğümüz gökdelenlerin çökmesini önlemek için her gün tadilat yapmak gerekiyor. Yalnızca bu durum bile kentlerde yer alan binaların çevre için büyük bir tehdit oluşturduğunun kanıtı. Bu binaların tükettiği enerji ve saldığı katı, sıvı, gaz atıklar çevreyi kirletirken, kullanılmayacak hâle geldikleri hâlde bölgeden tamamen temizlenmeleri de mümkün olmuyor.
İstanbul, San Fransisco, Pekin gibi kentlerin üzerinde gaz salınımından oluşan kirli bulutları görmek mümkün.
Bu salınım yalnızca kentte yaşayan insanların hayatını tehdit etmiyor ayrıca geniş bir çevreye yayılarak havayı kirletiyor ve ekolojiyi tehdit ediyor. Hem Türkiye’de hem de dünyanın diğer yerlerinde kent yerleşimlerinin gittikçe genişlediğini düşününce, şimdiki gibi devam edildiği takdirde çevrenin göreceği zararı öngörmek mümkün değil. Bugün kalabalık nüfusa sahip olan birçok kent yakın zamanda yaşanmaz hâle gelebilir.
Sürdürülebilir mimarinin temel prensibi, enerji ihtiyacını yenilenebilen kaynaklardan karşılamak ve asgari miktarda kullanmaktır. Evler enerjinin doğru biçimde karşılanabilmesi için fonksiyonel olarak tasarlanır ve gündelik yaşam için gerekli olan enerji, tükenebilen
Mesela, sürdürülebilir mimaride elektrik enerjisinin bölgedeki barajlardan değil güneş, rüzgâr gibi kaynaklardan karşılanması öngörülüyor. Ayrıca, bunun için her binanın otonom bir sisteme sahip olması planlanmakta. Yani boşa giden bir elektrik sirkülasyonu için barajlardaki suyu maksimum miktarlarda kullanmaktansa, her binanın kendi ihtiyacını eksiksiz bir biçimde karşılayabileceği sistemlerin yapılması öngörülüyor. Bu sayede nükleer enerji gibi doğa için büyük tehdit oluşturan alternatiflerin de önüne geçilebilir.