Sürdürülebilir mimarlık, binaların çevresi ve insanlarla olan ilişkisidir. Sürdürebilir mimarinin amacı minimum enerji tüketimi olan, çevreye minimum zarar veren binalar üretmektir. Dünyanın dört bir yanında nüfusu milyonlarla ifade edilen kentler bulunuyor. Düzensiz ve yoğun bir yapılaşmaya sahip bu kentler hem çevreyi hem de içinde ve çevresinde yaşayan insanların sağlığını tehdit etmekte.
Sürdürülebilir mimarlığın temel prensibi, enerji kaynaklarını minimum seviyede kullanan, doğayla uyumlu ve insan sağlığına zarar vermeyen yapılar oluşturabilmek. Günümüzde marjinal bir ekolojik fikir olmaktan çok, bir zorunluluk olduğunu söylemek mümkün. Nitekim bu mimarı biçiminin uygulanması, hem kaynakların tükenmesini engelleyebilir hem de insan sağlığıyla uyumlu bir yerleşim biçiminin ortaya çıkmasını sağlayabilir.
Günümüzdeki tüketim alışkanlığı devam ettiği sürece yakın tarihte suya ulaşmanın bile lüks sayılacağı söyleniyor. Kaynak tüketiminin %50’si ise inşaat sektörü nedeniyle gerçekleşiyor. Dünyanın her yerinde kırsal bölgelerden kentlere yapılan göçlerin arttığını ve çoklu konut talebinin yükseldiğini düşününce, inşaat sektörünün her zaman talep göreceğini tahmin edebiliriz. Bu durumun dünya için tehdit yaratmasını ise ancak sürdürülebilir mimari ile önleyebiliriz.
Sürdürülebilir mimari biçimi, otonom ve yenilenebilen kaynaklara dayalı bir enerji tüketimini öngörüyor. Örneğin elektrik enerjisinin binanın yapıldığı bölgeye göre; rüzgar türbini, güneş paneli gibi bir teknolojiyle karşılanması sürdürülebilir mimarinin temel ilkeleri arasında yer alıyor. Sürdürülebilir mimari, bina yapımında standart malzemelerin değil, çevreye uygun kaynakların kullanılmasını öngörüyor. Elbette bu kullanım malzemenin güçlendirilmesiyle yapılıyor. Ayrıca binayı bölgenin coğrafi koşullarına göre konumlandırmak ve doğal afetlerden zarar görmesini önleyecek biçimde dizayn etmek son derece önemli.
Tarih boyunca mimari biçimlerinin coğrafyayla uyumlu olduğunu görmek mümkün. Örneğin İskandinavya’da ev yapımında kayın gibi dayanıklı ağaçlar kullanılırken, Yemen’de çamurdan yapılan gökdelenleri görebiliriz.
Kaynakların aşırı biçimde tüketilmesini önleyebilmek için bölgenin yenilenebilir kaynaklarını ön plana çıkarmak gerekir. Sürdürülebilir mimarinin temel prensiplerinden biri bu.
Standart mimaride binalar ne kadar sağlam yapılırsa yapılsın, bir süre sonra eskimektedirler. Örneğin gökdelen olarak bilinen yapılar, sürekli yapılan tesisatlarla ayakta durmaktadır ve bu tesisatlar yapılmadığı sürece gökdelenlerin çökmesi mümkündür. Ancak sürdürülebilir mimari, çevreyle uyumlu ve kendini yenileyebilen bir alternatif sunar.