İklim değişikliği en büyük çevresel, sosyal ve ekonomik tehditlerden birini teşkil etmektedir. Gözlemler, küresel ortalama hava ve okyanus sıcaklıklarının arttığını, kar ve buz erimelerinin yayıldığını ve küresel ortalama deniz seviyesinin yükseldiğini göstermektedir. Isınmanın çoğunun insan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonlarına atfedilebilmesi son derece olasıdır. Gezegenimizde yaşanan bu değişimin tüm canlıları etkilediği ortadadır.
Son 150 yılda, ortalama sıcaklık dünyada neredeyse 0,8 ºC ve Avrupa'da da yaklaşık 1 ºC artmıştır. Son oniki yılın onbiri (1995-2006) küresel yüzey sıcaklığının (1850'den beri) araçsal kaydına geçen en sıcak 12 yıl arasında bulunmaktadır . Emisyonları sınırlandıracak küresel eylemde bulunulmazsa, IPCC 2100'a kadar küresel sıcaklıkların 1,8 ºC ila 4,0 ºC kadar daha ısınabileceğini beklemektedir. Bu, sanayi öncesi zamanlardan beri kaydedilen sıcaklık artışının 2 °C'yi aşacağı anlamına gelmektedir. Bu eşiğin ötesinde geri dönüşü olmayan ve olasılıkla felaket niteliğinde değişiklikler meydana gelme ihtimali çok daha artmaktadır.
Doğal çevrenin korunması tamamen insanların elindedir. Canlıların sorunsuz bir şekilde hayatlarına devam etmesi, iklimsel afetlerin beşeri kaynaklı yaşanmaması için önlemler alınabilir. Alınan önlemlerin herhangi bir nedenle uygulanmaması durumu olmamalıdır. Bu sayede olumlu sonuçların doğması sağlanabilir.
Emisyonların azaltılmasına yönelik politikalar ve çabalar etkili olsa dahi, bir miktar iklim değişikliği kaçınılmazdır. Dolayısıyla Avrupa'da ve özellikle de Avrupa'nın ötesinde iklim değişikliğinin etkilerine adapte olmayı sağlayacak stratejiler ve eylemler geliştirmemiz gerektirmektedir zira en az gelişmiş ülkeler, adapte olmak için en az mali ve teknik kapasiteye sahip olduğundan, en korunmasız ülkeler arasında yer almaktadır.
İnsanlar doğanın kendi kendine zaten bir değişim içinde olduğunu bilmelidir ve bu değişim herhangi bir sorun çıkartmadan, tüm canlıların da bu değişime adapte olabileceği şekilde gerçekleşmektedir. Ancak değişimin içine insanların yapmış olduğu üretimlerin ve kullanımların girmesi, bu değişimin olumsuz sonuçlarını ortaya çıkarmaktadır. İklim değişimindeki en büyük neden küresel ısınma ve küresel soğumadan kaynaklanmaktadır. Küresel ısınmasının sebebi ise biyosferde artışın olduğu gaz oranlarıdır. Atmosferin bu gazları soğuramayacak kadar çok olması, atmosfere de zarar vermektedir. Bunun sonucunda atmosferin zararlı ışınları tutması azalmaktadır.
Enerji talebini karşılamanın tek yolu arzı artırmak değil. Gerek ekonomik gerekse ekolojik açılardan alınacak ilk önlem talebi yönetmek. Karbon emisyonlarını azaltmanın en çabuk ve masrafsız yolu enerji verimliliğine yönelik önlemleri almaktan geçiyor.
WWF’in “Enerji Raporu”na göre, mevcut teknolojiler ile 2050 yılında küresel enerji talebinin neredeyse tümünün yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanması mümkün. Tek bir yenilenebilir kaynağın tüm talebi karşılaması ise olası değildir. Farklı kaynakların eş zamanlı gelişimi kilit öneme sahiptir.
İnsan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %17’si başta ormansızlaşma olmak üzere arazi kullanımındaki değişimden kaynaklanıyor. Ormanların kaybını ve azalmasını durdurmak ve tersine hareket ettirmek, bütün olumlu iklim enerji senaryolarının başlıca unsurlarından birisi. Toprak kullanımı emisyonlarını durdurmaya yönelik etkili eylemlerin harekete geçmediği durumda, iklim çözümlerinin %90’ı aşan başarı olasılığı %35 seviyesine düşebilir.