Rüzgar Enerjisi ve Türkiye

Günümüzde devletler hidrolik enerji, rüzgar enerjisi, güneş enerjisi, jeotermal enerji, biyokütle enerjisi, hidrojen enerjisi, dalga enerjisi, gelgit enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiş durumda. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında rüzgar enerjisi; temiz, güvenilir ve düşük işletme maliyetine sahip bir enerji çeşidi olması nedeni ile tercih sebebi. Rüzgar türbin teknolojisinde özellikle türbin çeşitleri ve türbin yüksekliklerinde son yıllarda yaşanan gelişmeler sayesinde rüzgar enerjisinden elektrik üretim maliyetleri düşerek rüzgar enerjisi fosil yakıtlarla rekabet edebilecek pozisyona gelmiştir. Bu nedenle de gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler yenilenebilir enerji kaynaklarından rüzgar enerjisine olan yatırımları desteklemektedir.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki 500 KW kapasiteye sahip bir rüzgar türbini, 57.000 ağacın sağladığı CO2 temizleme işine eşdeğer bir kapasiteye sahip. Bununla birlikte dünya genelindeki elektrik enerjisi ihtiyacının sadece %10’luk bölümünün 2025 yılına kadar rüzgar enerjisinden karşılanması durumunda atmosfere salınan CO2 emisyonunun 1,41 G ton azalacağı belirtiliyor. Rüzgar türbinleri aynı zamanda düşük maliyetli olmaları bakımından da diğer yenilenebilir enerjilere kıyasla tercih sebebi. İlk yatırım aşamasında yüksek maliyet  gerektiren rüzgar türbinlerinin işletme maliyetleri oldukça düşük.



Türkiye'de, ilk rüzgar enerjisi santrali 1,5 MW kapasite ile 1998 yılında İzmir’in Çeşme ilçesinde kuruldu. 1998 yılından 2005 yılına kadar rüzgar enerjisi santrali alanında ciddi gelişmeler yaşanmadı. Ancak 10 Mayıs 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5346 no’lu Yenilenebilir Enerji Kanunu ve gelişen teknoloji ile birlikte rüzgar enerjisi alanında ciddi ilerlemeler kaydettik. TÜREB’in 2018 yılı başında yayımladığı Türkiye Rüzgar Enerjisi İstatistik Raporu’na göre; 1998 yılında 8,7 MW olan kurulu gücümüz 2017 yılı sonunda 6872 MW seviyelerine ulaştı. 2017 yılı içerisinde 766 MW RES işletmeye alan Türkiye, Avrupa’da 4. Dünyada ise 8. sırada yer aldı. Çin ise 19,660 MW kurulum ile birinci sırada yer alıyor.

Türkiye’deki rüzgar enerjisi santrallerinin bölgesel dağılımı ise şöyle: Ege, Marmara, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu. Vermliliği düşük olduğundan Doğu Anadolu Bölgesinde rüzgar enerjisi santrali yer almıyor.
İl bazında bakacak olursak İzmir en çok rüzgar enerjisi santralinin bulunduğu şehrimiz. İzmir’i, Balıkesir, Manisa, Hatay ve Çanakkale takip ediyor. Toplamda 28 ilde işletme halinde RES (rüzgar enerjisi santrali) bulunuyor.  2017 yılı sonu itibari ile işletmede 164, inşa halinde ise 26 rüzgar enerjisi santrali yer alıyor. En çok tercih edilen türbin markaları ise sırasıyla şöyle; Nordex, Vestaş, ENERCON.
Kule ve kanat üretiminde üretimin %30’u iç piyasaya sunulurken, %70’i ise ihraç edilmektedir. T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın yapmış olduğu açıklamaya göre, yenilenebilir enerji alanında dünyada önde gelen ülkeler arasında yer alabilmek için her yıl 1 GW rüzgar kapasitesinin devreye alınarak önümüzdeki 10 yıl boyunca toplamda 10 GW rüzgar yatırımının yapılması yönünde adımlar atılacağı bildirilmiştir.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2018 yılında 1 GW kapasiteli offshore YEKA ihalesi yapacağını duyurdu. Hatta geçtiğimiz Mart ayında aday bölgeler de belli oldu. Türkiye’nin de ilk off-shore rüzgar YEKA projesi olma özelliğini taşıyacak proje için ise aday bölgeler Saros, Kıyıköy ve Gelibolu olarak açıklandı. Yenilenebilir Enerji Genel Müdürlüğü tarafından söz konusu alanlar için detaylı çalışmalara başlandı. Çalışmaların ardından, aday alanlar arasından en uygun bölgeler seçilerek ihale şartnamesi hazırlanacak. Yine geçtiğimiz yıl tamamlanan 1 GW kapasiteli ihale sonucunda rüzgar enerjisi santrallerinin devreye alınması ile birlikte 1,1 milyon evin yıllık elektrik ihtiyacı bu santrallerden karşılanabilecek.