Son yıllarda dünyadaki en büyük zorluk yeni enerji kaynaklarını hayata entegre edebilmek ve daha da önemlisi üretimlerini sürekli kılabilmek. Yenilenebilir enejisinin gelişmesi artık bütün dünya için şart çünkü alternetifler üretilmezse yakın gelecekte enerjisiz kalabiliriz. Son dönemlerde petrol fiyatlarındaki oldukça yüksek artışlardan da anlaşılabileceği gibi dünya petrol rezervleri az kaldı. Bu yüzden petrol değerlendi. Hemen hemen her alandan birincil enerji kaynağı olan petrol bazlı yakıtların yerini yenilerinin alması artık bir zorunluluk.
Tüm bu değişkenler ve durumları düşünülünce son yıllarda artan enerji alanındaki yatırımlar yadırganmaz hatta teşvik edilir. Ernst & Young tarafından açıklanan rapora göre geçtiğimiz yıl enerji ve dağıtım anlaşmaları 200 milyar doları aşarak son 8 yılın zirvesine çıktı. Açıklanan raporda bu anlaşmaların önceki yıldan yüzde dört daha fazla olduğu belirtildi. Bu anlaşmalar arasında yenilenebilir enerji alanında olanlar (rüzgar, güneş vb) yaklaşık 43 milyar dolar dolaylarında. Bu anlaşmaların neredeyse yarısının fiyatını kapsayan bir anlaşma yapan Kuzey ve Güney Amerika ayrıca yenilenebilir enerjide yüzde yetmişi geçen bir artışla 14 milyar dolar düzeylerine vardı.
Dünyanın yenilenebilir enerjide öncü niteliğini taşıyan birçok ülkesini barındıran Avrupa enerji anlaşmalarında zaten öncesinde de yeterli yatırımı yapıyor olduğu için seviyesi önceki yıllarla hemen hemen aynı kaldı ve 50 milyar dolar civarında seyretti. Bu alanda gelişmesi gereken bölgelerden Asya ve Pasifik ise toplam enerji anlaşmalarında yüzde 14, yenilenebilir enerji kaynaklı anlaşmalarda yüzde 72’lik bir artışla yaklaşık 14 milyar doları gördü. Bakıldığında tüm dünya genelinde yenilenebilir enerji anlaşmalarında ciddi artışlar var. Zaten dünyanın geleceği için de ülkelerden beklenen ve ülkelerin kendilerinden bekledikleri bu yönde çalışmaların artması.