İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır.
İnsanların fark etmeden ya da fark ederek doğaya verdiği zararlar, uzun vadede insan hayatını ve hatta insan neslini, hayvanların neslini tüketmekle tehdit edebiliyor. İklim değişikliği 21. yüzyılın en büyük sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca uluslararası platformda gündemi en çok meşgul eden konulardan biri olmaktadır.
İklim değişikliği nedeniyle bazı ülkeler su altında kalırken bazı ülkeler kuraklık tehdidi ile karşı karşıya kalmaktadır.
Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, tarımsal verim kaybı ve en önemlisi kuraklık olarak etkilerini hissettirecektir.
2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planı da, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°-4°C artacağını, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5˚C’yi bulacağını öngörürken, Türkiye’nin yakın gelecekte daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağını ortaya koyuyor.
İklim Değişikliği Eylem Planı, Türkiye’nin özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz etkilerden önemli ölçüde etkileneceğini öngörüyor. Eğer bir an önce önlem alınmazsa biyolojik açıdan bir çok canlı hayatını tehdit etmeye devam edecek ve canlıların hayatına son verecek bir tehditle karşı karşıyayız.
İnsanların bilinçli olup, doğaya zarar vermemeleri bu açıdan önemlidir. Özellikle bilinçsizce yakılan ateşler orman yangınlarına neden olup, Türkiye’nin akciğeri olan ormanları yok edecektir.
Türkiye’nin toplam ekolojik ayak izinde en büyük pay, %46 ile karbon ayak izine aittir. 1961-2007 yılları arasında en büyük artış da karbon ayak izinde gerçekleşmiştir. Ülkemizin sera gazı emisyonları 1990 yılına göre %115 artışla 2010 yılında 401,9 milyon tona yükselmiş, Türkiye sera gazı emisyonu artış hızında dünya liderleri arasına girmiştir. Aynı dönemde kişi başına düşen sera gazı emisyonu da 3,39 tondan 5,52 tona yükselmiştir.
2023 yılında ülkemizin birincil enerji ve elektrik enerjisi talebinin 2011 yılı rakamlarının iki katına ulaşması öngörülürken, söz konusu talebin karşılanması için ana araçlar olarak fosil yakıtlar (kömür, petrol ve doğalgaz), nükleer enerji ve hidroelektrik tanımlandı. Enerji Bakanlığı’nın projeksiyonlarında 2020 yılında 2010 yılına göre ithal ve yerli kömür kullanımının %200, petrol kullanımının % 100’ü aşan oranlarda artacağı öngörülüyor.