Dünyanın birçok bölgesinde hem artış hem de azalma olarak nehir akış hacminde meydana gelen görünür eğilimler mevcuttur. Bunlar sadece bölgelerdeki hava sıcaklığı veya yağışlardaki değişikliklerle açıklanamaz. Ancak buzullarda geniş çaplı ve gittikçe artan bir gerileme ve pek çok bölgede ilkbahar ile kış aylarında nehir akışlarında zaman içinde ileriye ve geriye doğru kaymalar iklimlerde meydana gelen değişimlerle açıklanabilmektedir. İklim değişiminin, dere akışları ve zemin suyu beslenmesi üzerindeki etkisi her bölgede yağışlarda görülen değişmelere göre etkisi vardır.
Dünyanın bazı bölgelerinde senaryolar arasında değişimin yönü tutarlıdır ama değişimin büyüklüğü tutarlı değildir. Dünyanın bazı bölgelerinde ise, değişimin yönü belli değildir. Kar yağışının, su dengesinin halen önemli bir unsuru olduğu pek çok bölgede, en yüksek yüzey akış hacmi ilkbahar aylarından kışa doğru kayabilir. Buzullardaki gerileme büyük bir ihtimalle devam edecektir ve pek çok küçük buzul ortadan kaybolabilir.
Su kalitesi, genel olarak daha yüksek su sıcaklığının sonucunda bozulmaya uğrayabilir, ancak bölgesel olarak daha yoğun akışların etkisi bunu telafi edebilir. Daha düşük akışlar, su kalitesi bozulmalarını arttıracaktır. Çoğu bölgede, su baskınlarının (taşkın) büyüklüğü ve sıklığı artabilir. Pek çok bölgede ise düşük akış olayları azalabilir. Nüfus artışı ve ekonomik kalkınma yüzünden suya yönelik talep genel olarak artmaktadır, fakat bazı ülkelerde düşmektedir.
Su kaynaklarının büyük oranda buharlaşma ya da kuruma sonuçları olacaktır. Dünya’nın geoit olması ve güneş ışınlarının dik bir şekilde gelmesi sebebi ile coğrafi açıdan farklılıklar söz konusudur. Bu sebeple yaşanan iklim değişikliği; ekvatoral bölgede, kutuplarda ve dönencelerde farklı bir şekilde kendini gösterecektir. İklim değişikliği ile çeşitli alanlarda yağışlar artmış ve nem oranı yükselmiştir. Bu durum yağışların çok fazla olması ile sel felaketlerine yol açabilir. Ayrıca toprağın her defasında daha çok süpürülmesi ya da toprağın tahrip edilmiş olması ile yağışların hiçbir şeklide toprak tarafından emilmesi mümkün olmayacaktır. Bu durum ile iklim değişiminin sel felaketine yol açması çok daha hızlı bir şeklide olabilir.
Bir taraftan ısının çok artmış olması çeşitli bölgelerde çöl oluşumuna neden olacaktır. Bu durumun bir sonucu olarak kıtlık ortaya çıkacaktır. İklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisi bu bağlamda oldukça kötü bir şekilde sonuçlanacaktır. Isının artması ile su kaynaklarının buharlaşması, ilk olarak içme suyunun azalması sonucunu doğuracaktır. Yani tatlı su kaynaklarının tüketileceği söylenebilir. Sonrasında deniz sularının ters ozmoz ile tuzdan arıtılarak içme suyu olarak kullanılması söz konusu olabilir. İnsanların su kaynakları ile olan bu ilişkisi, iklim değişikliği sebebi ile yıkıcı bir hal alacaktır.
Dünyanın geniş çapta bu değişimden etkileniyor olması ise ülkelerin bu anlamda birlikte hareket etmesini gerektirmektedir. Bu değişimin önüne geçmesi için kolektif bir şekilde hareket etmek şarttır. Ancak bu şekilde enerji kaynaklarının gereksiz kullanımının önlenmesi sağlanabilir.